Klasik Türk Musikisinin En İhtişamlı Örnekleri, Dinî Musikimiz Alanında Verilmiştir

Prof. Dr. Alaeddin Yavaşça

Türk musikisi hayatınızda, düşünce dünyanızda neleri çağrıştırıyor?

Musiki 8 yaşımdan itibaren hayatıma girmiştir. Bendeniz 1926 yılında Kilis’te doğdum. İlkokul talebeliği yıllarında, babamın çok yakın dostu ortaokul biyoloji hocasıaynı zamanda musiki hocası hem de çok iyi keman çalan zat, babamı her ziyaretinde yeni bir plak geldi mi diye sorardı. Yine o günlerden bir günde babam, MünirNurettin Bey’in bir plağı geldiğini söyledi. Bir tarafında III. Selim’in suzidilara yürüksemaisi var. Öbür tarafında da Şevki Bey’in uşşak bir eseri var. Dinleyelim dedi ve dinleyince plağı beğendi. Babam: “İsterseniz bir tanesini Alaeddin size okusun” dedi. Hoca: “Yok canım!” dedi. Yaşım sekiz civarında… Babam: “Bunlar iki defa dinlemekle ezberine geçiriyor” dedi. Hoca da: “Okusun o zaman III. Selim’in eserini”dedi. Okudum. Fakat hiçbir reaksiyon göstermedi. Çocuk haleti ruhiyesi içerisindekızdım. Babamla oturdular, konuştular ve gitti. Ertesi gün kapı çalındı. Bir de baktımkapıda Zihni Bey, elinde keman, portatif sehpa bir de büyük boy bir defter. Defterde Schubert metodu yazıyor idi. Zihni Bey, öyle kulaktan duymakla olmaz, bundan sonra bu metotla çalışacağız, dedi. Evvela notayı öğreneksin, sonra bu kemanı sana hediye edeceğim, dedi. Keman çalışacaksın, dedi. Sonra notayı öğrendim, keman çalmaya başladım. Sonrasında o zamanlar Halkevinde belli yaş grubundan oluşan topluluğa üç ay sonra seni de alacağım, dedi. Böylece başladık. Ortaokul yıllarında yatılı olarak Konya Lisesi’ne gittim. 2. sınıfta hastalandım üşüttüm, mevsim çoksoğuktu. O yıl okuyamadım. Beni İstanbul SSK’ya sevk ettiler, ailemden de gelenleroldu. İstanbul yıllarımda ders aldığım Hakkı Süha Gezgin hocam ki kendisi hem edebiyatçı, hem de Neyzen Emin Dede’nin talebesi bir neyzendi. Bu hocamızın vesilesi ile Artaki Candan’la tanıştık. Bu arada kanun sazına merak saldım. Derslerimizdemünazara bölümleri olurdu orada beni keşfeden hocamız, “Türk musikisini öğrenmek istiyorsan fasılları meşk edeceksin. Benim evimde salı ve cuma akşamları meşkvar oraya geleceksin” dedi. Ben de bu fırsatı değerlendirdim. Bir fasıl üç saat sürüyor. Her fasılın içinde 60–70–80 eser var. Benim Türk musikisi hayatımın temelinde fasıl meşki var. Tabi bu vesile ile muhit genişledi. Dr. Suphi Ezgi Bey var. Banabir gün “Beykoz’a gel sana musikinin analizi üzerine dersler vereyim” dedi. SonraHüseyin Saadettin (Arel) Bey, Saadettin Kaynak Bey, Zeki Arif Bey bir de EkremKaradeniz bey -ki Abdülkadir Töre ekolündendir- bu isimlerden istifade ettim.Hepsine Allah rahmet eylesin. Üniversite korosunun kuruluşunda da bulundum. Ercüment Berker kurmuştur. 1942–43 yıllarıdır. İleri Türk Musikisi konservatuvarınada bir süre devam ettim. Bir okul seviyesinde idi Okul korosu. O günün ilklerindenolan ve bugün İTÜ konservatuvarının temellerini atan yedi kişiden bugün sadeceben kaldım. Geçenlerde de Ercüment Berker vefat etti. Biz Türk musikisi yolunda1946’dan 1976’ya kadar çoğu kez kapıdan kovulduk. 1976’da ise dönemin Başbakanı ve Milli Eğitim Bakanı ile bugün Nişantaşı’ndaki okulu kurduk. Okul daha sonra Teknik Üniversite’ye bağlandı. 1983 senesinde okuldan ayrıldım. Ve Haseki Hastanesi Başhekimliği görevine devam ettim. Bu yanlış 1990’a kadar sürdü. Yani yediyıllık bir dönem kayıp dönemi oldu. 2005 tarihine kadar devam eden hizmetimizden sonra yaş haddi dolayısıyla emekli olanlar artık görev yapamazlar şartı getirildi.Ve şu an bulunduğum Haliç Üniversitesi’ne davet ettiler. O tarihten itibaren de buradayım.

Dinî musiki eğitiminizde ailenizin de büyük katkısı olduğunu duyduk. Biraz bahsedermisiniz?

Babam sabah namazını kıldıktan sonra sedirin köşesinde sesli olarak Kur’an okurdu.Bu benim hafızama o kadar yerleşmiş ki, Kur’an’ın pek çok bölümü ezberime girmiştir. Bugün de o bölümleri aynen hafızamdadır. Babam hafızdı ama yüzünden deokurdu. Çok da güzel sesi vardı. Bu arada dedem de divan şairi idi. Her sabah kuşluk vaktinde babam sabah namazından sonra Kur’an okur, dışarıda kuşlar cıvıldar,hafızamda bu durum çok güzel bir şekilde yer etmiştir. Öyle ki bir gün, beş gün değil her gün bu durum devam ederdi. Ve evimiz cami yanında idi. Canbolat Camiiki Kanuni döneminde Mimar Sinan’ın çırağı tarafından yapılmıştır. Cumaları cemaatcaminin dışına taşar, dayım, teyzemin oğlu Faruk Kadri Timurtaş, babam pencereleri açarlar, cumaya evden iştirak ederlerdi. Çünkü cami ile ev iç içeydi. Şu anda oevimizi yoksul ailelere yardım cemiyetine devrettim. Bizim evimiz şu an tamamenhayra müteveccih bir istikamette hizmet görmektedir. Mesela babamın bir güneşsaati vardı. Çizilmiş çizgiler, ortada bir çivi. Ona göre güneşin gölgesinin düşmesinden namaz vaktini tespit ederdi. Hatta cami görevlisi seslenirdi “hacı efendi saatkaç?” babamın güneş saatine göre hareket ederlerdi. Bu güzel atmosferin içinde yetiştik. Ve dinî musikinin yetişmemizde tesiri büyüktür.

Dinî musikinin icra alanı olarak “cami musikisi” deyince ne anlamamız gerekiyor?Kendi içinde kısımları var mıdır?

Klasik Türk Musikisinin en ihtişamlı örnekleri, dinî musikimiz alanında verilmiştir. Dinî musikimizin icra alanı olarak camilerde icra edilen musiki türlerini Kur’an tilaveti,Ezanlar, Tesbih (Mahfel Sürmesi), Temcid (Münacat), Tekbir, Salatü Selam, CumaSalatı, Sabah Salatı, Salat-ı Ümmiyye, Na’t-ı Peygamberî, Mevlid-i Nebevi şeklindetasnif ettim. Yine dinî musikinin icra mekânlarından olan Tekke musikisine dair vedinî musikimizin inceliklerine dair olan bölümlerin de yer aldığı eserimi “Türk Musikisi’nde Kompozisyon ve Beste Biçimleri” (Türk Kültürüne Hizmet Vakfı-İstanbul 2002) ismiyle neşrettim. Dinî musikimizin bu saydığım türlerinin büyük kısmını maalesefkaybettik. Bunların yeniden ihya edilmesi lazımdır.

Dinî musikimizin yakın dönemde hatıralarınızda/hafızanızda derin izler bırakan icracıları, tilavet erbapları kimlerdir? Son devir özellikle İstanbul hafızlar ve musikişinaslarına dair yaşadığınız veya dinlediğiniz önemli bir hatıranızı nakleder misiniz?

Dinî musikinin icrası anlamında yirminci yüzyılda yetişmiş önemli hafızlar arasında şuisimleri sayabilirim: Hafız Şehla Osman, Hafız Sami, Hafız Deli Hüseyin, Hafız Kemal, Sultanahmet Camii İmam Hatibi Hafız İdris, Sultan Selim ve Sultanahmed Camii imam ve hatibi Hafız Saadettin Kaynak, Karcığarcı Hafız Fahri, Yeraltı Camiimam ve hatibi Hafız Ali Efendi, benim hayran olduğum isimlerin başında gelen Beyazıd Camii imam ve hatibi Hendekli Hafız Abdurrahman Efendi (Gürses), Nuruosmaniye Camii imam ve hatibi Hafız Hasan Akkuş, Aksaray Valide Camii imam vehatibi Hafız Kudsi Efendi, Geredeli Hafız Es’ad, Hafız Zeki Altın, zamanımızda daHafız Kani Karaca, Hafız Bekir Sıtkı Sezgin… Bu saydığım isimler Klasik Türk Musikisi tarz ve tavrına vakıf, İstanbul ağzı Kur’an-ı Kerim üslubunu esas alan hafızlardır.Şimdilerde “Arabesk” akımı, dinî musikimizi de etkisi altına almış, hafızlarımızKur’an’ı da Mısır tarzında okuma yoluna girmişlerdir. Böylece milli değerlerimiz, dinî alanda da zedelenmiştir.

O eski günlerden hafızamda kalan evlerde yaptığımız meşkleri, fasılları unutamam.Bir zamanlar İbnü’l Emin Beylerin evinde toplantılara iştirak eder, eser geçerdik.Hatta bir dönem Amir Ateş, Fevzi Mısır, Halil İbrahim Çanakkaleli, Esat Geredeli,İsmail Biçer, Kani Karaca, Adem Erim gibi isimler bizim evde toplanırlar fasıllar,meşkler yapılırdı. Maalesef bu güzellikler de kaybolup gitti.

Kaynak: Diyanet Aylık Dergi Mayıs Eki 2009

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.