Müziğimiz Teksesli mi? (2)
Batının tarihi Yunan müziği için kullandığı monodik sıfatından çevrilen teksesli’lik, kendi müziklerinden, öğrenemedikleri için nefret eden birtakım çıkarcıların, tek kollu, tek bacaklı gibi bir organ eksikliğini çağrı§tırıp insanımızda Batıya kaf§ı a§ağılık duygusu yaratmak amacıyla yerle§tirdikleri bir politik terimdir.
Geçen yazıda sadece bir kısmını söylediğimiz malzeme zenginliğinden, armoni vb. efektlere ihtiyaç duymamış olan müziğimiz, en az iki porte kullanmak zorunda olan Batı müziğinin aksine sadecebir porte üzerineyazılabildiği için, bütün doğu müzikleri gibi tek porteli dir, ama asla tek sesli değildir.
Evet, çok parıeli Batı müziği, kendi irnkfuıları ve felsefesi içinde ihtişamlı bir ses abidesidir. Ama bu abidede Itri’ye, Dede’ye, Cemil’e yer yoktur, çünkü harcında ne Segah vardır, ne Saba, ne de Şedaraban. Dahası: ne mayası vardır, ne bozlağı; ne halayı vardır, ne zeybeği. Yani güzeldir, ama benden değildir. Ayrıca ne felsefesi, ne alfabesi, benim makıırnlarımı, usüllerimi, taksimierimi, uzunhavalarımı icraya imkan vermeZ. .120 kişilik senfoni orkestrası, Şevkefza makamında taksim yapan bir neyin önünde aciz, yapayalnız, çırılçıplaktır. Senfoni orkestrası Şevkefza makamında taksim niye yapsın, diyeceksiniz. Teşekklir ederim; yazımın bir amacı da buydu zaten. O niye ben olmaya çalışsın? Ben niye o olmaya çaIışayım? Onun dili (müzik her kültürün kendi mantık, estetik ve semantiği içinde konuştuğu bir dildir) ona güzeldir, çünkü onun tarih, inanç ve geleneklerini anlatır. Benim dilimse bana güzeldir, çünkü benim tarih, inanç ve geleneklerinıi anı.atır. Bütün insanların anladığı ortak bir dil olmadığı gibi, bütün insanların aynı şekilde anlayıp duygularıdığı ortak bir müzik de yoktur. Yalnız bir tek şey vardır;öbiir güzel sanat dallarında da olduğu gibi birçok insanın, hangi kültürden olursa olsun, yakın duygu ve zevkler alabileceği, kültürlerustü ortak konuları işleyen üstün müzik eserleri olabilir. O da sadece Batı sanat ve sanatkarlarına özgü değildir: Bach’ın Brandenburg konçertolarıy!a Vivaldi’nin Mevsimler’İ ne kadar evrenselse, Itri’nin Segah Ayini’yle Tanbud Cemil’in Gülizar Taksimi de o kadar evrenseldir. Yoksa; bizim politik bağııazIık ve şuursuzluk yüzünden tukaka ettiğimiz “ilkel teksesli” müziğimizi dinlemek, öğrenmek, icra etmek, plak, kaset ve CD’lerle dünyaya tanıtmak için, o bayıldığımız, o tek bizi de aralarına alsınlar diye neYimiz varsa vermeye hazır olduğumuz Batıülkeleri niye durmadan çağırsınlar sanatçılarımııı? Biz habire çoksesçi harikalarımızı öne sürup durdukça, onları kibarca reddedip niye ille de ney, tanbur, kemençe, kudüm diye tuttursunIar? Kültür basınımııda arada bir çıkan yazılarıma rastlamış olanlar, Batının klasik müzik sanatımıza kafşı bu ibret dolu ilgisinin belgelerini herhalde görmüş olmalıdırlar. Zira çağdaşlık, artık daha fazla geç kalınadan öğrenmeliyiz ki, başkabir kültürün çağlar boyu uğraşıp kendi ihtiyaçları için geliştirdiğikurumları, konfeksiyon elbise gibi sırtına giyip kendini komik aynalarda seyretmek değil, asli değer ve gelenekleriyle kendini, kendindenutanmadan çağa sunabilmektir.
Cinuçen TANRIKORUR
Kaynak: Aksiyon, Sayı: 8 / Tarih: 28-01-1995
Henüz yorum yapılmamış.