Bûselikaşîran Âyin-i Şerîf
BİRİNCİ SELÂM
Men âşık-ı aşk u ô şüde âşık-ı men
Ten âşık-ı cân âmed ü can âşık-ı ten
Geh men ârem dü dest der gerden-i ô
Geh ô keşedem çü dil-rübâyan gerden
Vezni: Mef‘ûlü mefâilün (mefâîlü) mefâîlü feil (mefâîlün fa‘) [Hezec/Rub.]
Ben aşka âşığım; o ise bana âşık olmuş. (Hani) beden ruha âşıktır; ruh ise bedene! Bazen ben, iki elimi onun boynuna dolarım; bazen de o sevgililer gibi boynumu çeker.
Ey Cebraîl ez âsuman ez aşk-ı tü pâ kûfte
Vey encüm-i çerh-i felek ender hevâ pâ kûfte
Ender harâbât-i fenâ şâhenşehân-ı muhteşem
Hem bî-küleh server şüde hem bî-kabâ pâ kûfte
Ashâb-ı kibr ü nefs key bâşend lâyık şâh râ
Ez izzet-i an şâh-i mâ sad kibriyâ pâ kûfte
Vezni: Müstef‘ilün müstef‘ilün müstef‘ilün müstef‘ilün [Recez]
Ey (sevgili)! Cebrâil senin aşkından dolayı, gökyüzünden inmiştir. Gökteki yıldızlar, senin sevdan ile dönmektedir. Fânilik harâbatında haşmetli padişahlar, hem taçsız önder olmuşlar, hem de hırkasız raksa koyulmuşlar. Kibirliler, nefislerine uyanlar, padişaha lâyık olabilirler mi? O bizim padişahımızın yüceliğinden dolayı yüzlerce gurur, ayak altında ezilmiştir.
Âşık heme sâl mest ü rüsvâ bâdâ
Dîvâne vü şûrîde vü şeydâ bâdâ
Bâ hüşyârî gussa-i her çîz horîm
Çün mest şüdîm her çi bâdâ bâdâ
Vezni: Mef‘ûlü mefâilün (mefâîlü) mefâîlün fa‘ (mefâîlü feil) [Hezec/Rub.]
Âşıka, bütün yıl sarhoşluk ve rüsvaylık yaraşır. (Âşık) deli dolu, derbeder, şaşkın olmalıdır. (Çünki) aklımız başımızda iken her şeyin tasasını çekeriz; ama sarhoş olunca, “Ne olursa olsun” (deriz).
Mâ zi bâlâyîm ü bâlâ mî revîm
Mâ zi deryâyîm ü deryâ mî revîm
Kul teâlev âyetest ez cezb-i Hak
Mâ zi cezb-i Hak teâlâ mî revîm
Vezni: Fâilâtün fâilâtün fâilât [Remel]
Biz yukarıya aidiz, yukarıya gidiyoruz; biz denizdeniz, denize gidiyoruz. “De ki gelin…” âyeti Hakk’ın cezbesinden (kaynaklanmıştır); biz de Yüce Allah’ın cezbedişinden dolayı gidiyoruz.(1)
İKİNCİ SELÂM
Ey mutribân ey mutribân kû an semâ-ı can-fezâ
Ey sâkiyân ey sâkiyân kû an şerâb-i gam-zidâ
Ey âşıkân ey âşıkân ma‘şûka râ der ber keşîd
Ey hâzırân ey hâzırân gâfil me-bâşîd ez Hudâ
Vezni: Müstef‘ilün müstef‘ilün müstef‘ilün müstef‘ilün [Recez]
Ey mutripler, ey mutripler! Hani o cana can katan semâ? Ey sâkîler, ey sâkîler! Hani o hüzünleri gideren şarap? Ey âşıklar, ey âşıklar! Sevgiliyi kucaklayın. Ey hazır olanlar! Allah’tan gâfil olmayın.
ÜÇÜNCÜ SELÂM
Mâ be harmengâh-ı can bâz âmedîm
Cânib-i şeh hemçü şeh-bâz âmedîm
Vâ rehîdîm ez gedâyî vü niyâz
Pây-kûbân cânib-i nâz âmedîm
Vezni: Fâilâtün fâilâtün fâilât [Remel]
Biz, yine can harmangâhına (harman yerine) geldik. Padişaha doğru, şahbaz (iri ak doğan) gibi geldik. Dilencilikten ve istemekten kurtulduk. Oynayarak nazlanmaya başladık.
Ey ki hezâr âferin bu nice sultân olur
Kulu olan kişiler hüsrev ü hâkân olur
Her ki bugün Veled’e inanuben yüz süre
Yoksul ise bay olur bay ise sultân olur
Vezni: Müfteilün fâilün müfteilün fâilün [Münserih]
Binlerce tebrikler! Bu nasıl bir sultandır ki hizmetçisi olanlar, padişah olur. Bugün her kim (Sultan) Veled’e inanıp (dergâhına) yüz sürerse, fakir ise bey olur, bey ise sultan olur.
Pîr-i men ü murâd-i men derd-i men ü devâ-yi men
Fâş bi-güftem in suhan şems-i men ü hudâ-yi men
Ez der-i Mısr tâ be Çin güfte vü hây u hûy-i men
Güfte-i Şems-i Din bi-han şems-i men ü hudâ-yi men
Vezni: Müfteilün mefâilün müfteilün mefâilün [Recez]
(Ey) benim şeyhim, benim muradım! (Ey) benim derdim, benim îlacım! Bu sözü açıkça söylüyorum; benim güneşim de (sensin) efendim de! Mısır kapısından Çin’e kadar benim sözlerimi ve hayhuyumu, Şemseddin’in sözleri olarak oku; (zira) benim güneşim de (odur) efendim de!
Her rûz be-nev ber âyed in dilber-i aşk
Der gerden-i mâ der efkened defter-i aşk
İn hâr ez an nihâd Hak ber der-i aşk
Tâ dûr şeved her ki ne-dâred ser-i aşk
Vezni: Mef‘ûlü mefâilün (mefâîlü) mefâîlü feûl[Hezec/Rub.]
Bu aşk güzeli, her gün yeniden gelir de bizim boynumuza aşk defterini asar. Tanrı bu dikeni aşk kapısına koydu ki (başında) aşk sevdası olmayanlar uzak olsunlar.
Ey maksad-ı âşıkîn olan Mevlânâ
Vey neş’e-i mü’minîn olan Mevlânâ
Bî-çâreleriz hâlimize rahm eyle
Bî-çârelere muîn olan Mevlânâ
Vezni: Mef‘ûlü mefâilün (mefâîlü) mefâîlün fa‘ [Hezec/Rub.]
Ey âşıkların erişmek istediği, mü’minlerin neşesi olan Mevlâna! Biz çaresiz kimseleriz, halimize acı; ey çaresizlerin yardımcısı olan Mevlâna!
DÖRDÜNCÜ SELÂM
Ey âşıkân ey âşıkân âmed geh-i vasl u likâ
Âmed nidâ ez âsuman k’ey mâh-rûyân es-salâ
Vezni: Müstef‘ilün müstef‘ilün müstef‘ilün müstef‘ilün [Recez]
Ey âşıklar, ey âşıklar! Buluşma ve görüşme vakti geldi. Gökyüzünden “Ey ay yüzlüler, haydi!” diye nidâ geldi.
1- Enam Sûresi, 151.âyete işaret edilmektedir.