Dinî Musiki Kültürümüz Dünyanın En Zengin Dinî Musiki Kültürlerinden Biridir

Muzaffer Şenduran

Dinî musiki nedir? Din ile musikinin ilgisi nedir?

Dinî musikiden söz ederken sıkça karşılaşılan iki sorudan biri; dinde musikinin yerinedir, diğeri ise musikide dinin yeri nedir, sorularıdır. Hangi inançtan olursa olsun,her milletin musikisi dini ile, dini de musikisi ile içiçedir. Türklerde de dinî musikininkaynağı, İslam’ın kabulünden önceki döneme dayanır. Dinî musiki kültürü, İslam’ınkabulünden sonra Türk sanatkârının yüksek dimağında yeniden inkişaf ederek, yüce dinimizin hizmetine girmiş ve nihayetinde, dünyanın en zengin dinî musiki kültürlerinden biri haline gelmiştir.

Dinî musikimizin beslendiği kaynaklar nelerdir?

Özü itibariyle dinî musikimizin beslendiği iki ana kaynak vardır . Bu kaynaklar icraedildikleri yerin adıyla anılan, tekke musikisi ve cami musikisidir. Tekke musikisinintemelinde, Türk sanat musikisine yüzyıllarca okulluk etmiş Mevlevihaneler ile, Türkhalk musikimizi geçmişten günümüze taşımış Bektaşi tekkeleri yer alır. Cami musikisinde ise; ezan ve kamet, ilahî, temcid, na’t, salat, durak ve benzeri formlar icra edile gelmiştir. Geleneği ve aktarım metodu sebebiyle, ustaçırak ilişkisi içinde bu müesseselerde verilen dinî musiki eğitimi, günümüzde de devam etmektedir. Özellikle ezan, ibadet sahasındaki fonksiyonunun önemi ve icrası itibariyle, hassasiyetle elealınması gereken müstakil bir mevzudur.

Ezan icrasında makam-ezan bütünlüğü neden önemlidir?

Hafız, bestekâr Saadeddin Kaynak’ın talebesi, rahmetli hocam, üstat Tahir Karagöz,dinî ve ladinî musiki alanında geniş repertuara sahip, ezan icrasına yüksek derecedehakim bir müezzin ve hafızdı. Makam-ezan ikilisinin arzettiği bütünlüğe, kendisinden nakledeceğim bilgiler ışığında temas edeceğim.

Vakit ezanlarından her biri, geleneği icabı, kendine has bir veya birkaç makamla icra edilir. Örneğin; sabah ezanı, saba makamında okunurken, öğle ezanında hicaz,uşşak veya hüzzam makamlarından biri tercih edilir. İkindi, akşam ve yatsı ezanlarının da okunduğu muhtelif makamlar vardır. Bu gelenek, hiç şüphesiz müziğin hitapettiği vakit ve duygularla alakalıdır. Örneğin; sabah ezanında, tesiri itibariyle sabamakamının tercih edilmesinin sebebi, ezanın bu makamdan okunduğunda, o anda dinleyenlerin kalbinde, zihninde ve kulağında bıraktığı deruni hislerle yakından ilgilidir.

Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde ezanın icrası ile ilgili çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalarda, alanlarında yetkili isimler nezaretinde, çeşitli makamları ihtivaeden ezan örnekleri çoğaltılarak kaydedilmiştir. Günümüzde bu faydalı hizmetlerden istifade edilmektedir. Esasen imam, hatip ve müezzinlerimiz, dinî alanda hertürlü bilgiyle mücehhez oldukları gibi, dinî musiki alanında da verimli bir eğitimdengeçtiklerinde; halkımız üzerinde daha yüksek tesir bırakan hizmetleri icra edebilirlerkanaatindeyim. Bu türden hizmetler günümüzde de artarak devam etmektedir.

Dinî musikimizin teknik özelliklerinden de kısaca bahseder misiniz?

Tekke musikisinin içinde yer alan Mevlevi ayinleri, musiki formları içindeki en sanatlı ve en nitelikli eserlerdir diyebiliriz. Mevlevi ayinleri, gerek dinî gerekse ladinî musikimizin teknik özelliklerinin tamamına yakınını bünyelerinde ihtiva ederler.Eserlerde bestelenen makamın bütün hassasiyeti, usulvezin ikilisinin sarsılmaz bütünlüğü ve en orijinal melodilerin yerinde geçkilerle kullanılması sebebiyle, büyükbir verimlilik göze çarpmaktadır. Örneğin Dede Efendi’nin hüzzam ayini, HüseyinFahreddin Dede’nin acemaşiran ayini, bu tür eserlerdendir. Halk musikimizi vücuda getiren ve bazı semahların icrasında geçilen eserlere (Bektaşi nefesleri, deyişlervb.) baktığımızda da, aynı yüksek karakteri, teknik ve estetiğin parıldayan ahenginibir arada görürüz.

Türk sanatçısı, dinî musikiye, dinin kazandırdığı engin gönüllülük, rikkat ve derunihislerle büyük bir önem atfetmeye çalışmıştır ve dinî musikide ulaştığı zirveyi, ladinî musiki eserlerinde arama gayretine girmemiştir.

Dinî musikimizin önde gelen şahsiyetlerinin pek çoğunun aynı zamanda hafız oldukları dikkatleri çekiyor.

Dinî musiki alanında önde gelen şahsiyetleri deyince Abdülkadir Meragi, Buhurîzâde Mustafa Itri, Hammamizâde İsmail Dede Efendi ve onun oğlu Zekâi Dede Efendi, Cumhuriyet döneminde ise, Hafız Post, Hafız Burhan, Hafız Saadeddin Kaynakgibi pekçok güçlü şahsiyetten sözedebiliriz. Bu kimseler de dahil olmak üzere, niceicracılarımızın isimlerinin başında hafızlık takısının statik olarak kullanıldığı bir dönem,musiki tarihimiz içinde yaşanmıştır. Bu gerçek; bize hem dinî hem de ladinî musikiyi en iyi şekilde icra etmekte, din adamlarımızın çok mahir olduğunu bir kez dahaispat eder.

Güzeli arama, güzeli bulma, güzel olana bağlanma yolunda, dinî musikimizin yakınlaştırıcı, ruh derinliği veren bir etkisi bulunmaktadır. Dinî musikinin icrasında kullanılan sazlardan “ney”de çıkardığı ses itibarı ile dinleyenlere çok tesir etmektedir. Neyle birlikte hemen Hz. Mevlana ve ona ait “Bu ney sesi âteştir, rüzgar değil” sözlerihatırlanır. Yani ney ile Hz. Mevlana, ney ile aşk sanki özdeşleşmiş gibi. Bize bu gizemli sazı anlatır mısınız?

Ney, musikimizin icrasında çok yüksek önemi olan temel sazlarımızdan biridir. İnsan ruhunda en mistik duyguları çağrıştıran ve ona çok kesif bir şekilde tesir eden,güçlü bir sazdır. Bu değerli sazımızın insan üzerindeki etkisini gözler önüne serenbir hatıramı değerli okurlarımızla paylaşmak istiyorum. ABD’de, San Diago Üniversitesinde verdiğimiz bir tasavvuf musikisi konserinde, bu üniversitenin öğretim elemanlarından Profesör Schat’ın, konser sonrası elime tutuşturduğu notu hiç unutamıyorum. Kağıtta, “Bu sazı dinlerken kendimi cennette hissettim” yazıyordu. Bunuyazan insan bir Hristiyandı. Farklı dinlere mensup insanlara bile cennet duygularınıtattırabilen bu musikinin elbette en önemli ve temel sazı olmalıdır. Ayrıca ney, teknik özellilerini pekçok insanın bilmediği ve musikimizin akort sistemlerine, türleriyle adını veren bir sazdır. Ney türleri; Şah ney, Davud ney, Bolahenk ney, Müstahzen ney, Nısfi ney, Kız neyi, Süpürde ney olarak adlandırılırken, akort sistemlerimizden de Şah akort, Davud akort, Bolahenk akort, Müstahzen akort, Nıfsî akort, Kızakort, Süpürde akort, diye bahsedilir. Uzun yıllar yeterince üzerinde durulmadığından bu saz musikimizde “otantik saz” olarak anılageldi. Fakat günümüzde usta icracıların elinde, hem yurt içinde hem de yurt dışında, özellikle Fransa ve ABD’de tanınarak layık olduğu yere doğru ilerlemektedir.

Kaynak: Diyanet Aylık Dergi Mayıs Eki 2009

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.