“Alaturka” Türk Mûsikisinin Adı Değildir

Sevgili AKSIYON okuyucuları;
Bu ilk yazımızda sizlere müzikli bir merhaba demek, benim için gerçek bir gurur vesilesi. Ama merhabamız “müzik”li mi, yoksa “mûsikî”li mi olacak? Ilk yazımızda, arzu ederseniz güzel sanatların en tatlısı olan bu meşgalenin adı üzerinde konuşalım biraz. Müzisyen veya müzik meraklısı olup da —yahut sadece tesadüfle— mesela Meydan—Larousse Ansiklopedisi’nde bu kelimeye rastlamışsanız,

MÜZIK ve MUSIKI’nin iki ayrı madde olarak yeraldığını, iki ayrı uzmana yazdırıldığını ve tabii iki değişik tarif verildiğini herhalde görmüşsünüzdür. Ama nasıl olur, ikisi de aynı kelimenin değişik söylenişi değil mi? diyen çok haklı itirazlarınızı duyar gibiyim. Ben de sizin gibi düşünüyorum, ama ansiklopedi böyle demiyor. Bakın MÜZIK neymiş: “Melodi, ritm ve armoni bakımından ele alınan sesler bilimi.” Peki ya MUSIKI (onlar, hem kök, hem anlam bakımından zaruri olan uzatma—inceltme işaretlerine aldırmadıklarından böyle “Buzuki” uyumunda yazarlar)? Onun da tarifi şu: “Alaturka müzik” Yani mûsiki, melodi ve ritmi olup da armonisi olmadığı için müzik değil, müzik de alaturka olmadığı için mûsiki değil! Beğendiniz mi? Ilahi ansiklopediciler! Şu tutumunuz var ya, Tanzimat zelzelesinden bu yana Türk aydınının içine düştüğü “beyin travması”nı o kadar güzel anlatıyor ki! Bir kere mûsiki seslerin bilimi değil, sanatıdır. Ses bilimine herhalde biraz “akustik” denir. Bu bir. Ikincisi, sizin “alaturka” dediğiniz Türk mûsikisinin değil, beyin özürlülerdeki düşünce ve davranış bozukluğunun adıdır: Misafiri pijamayla karşılamak, arabanın camını açıp kül tablasını yola boşaltmak, konserde yanındakiyle sohbet etmek veya cak—cak ciklet çiğnemek, oruçlunun yüzüne sigara üflemek gibi.

Belli bir yaşın üstündeki insanlar, çok defa ağız alışkanlığıyla, bir kısmı bilgisizlikten, bir kısmı da kendilerini “alafranga” saydıkları için, kendi mûsikilerinden “alaturka helâ” der gibi (affedersiniz) “alaturka mûsiki” diye bahsederler. Bu sanatın mensupları buna alınırlarsa da üzerinde durmazlar; bu yanlış alışkanlığın bir gün kaybolacağını umar, sabrederler. Ama koca bir ansiklopedi, koskoca bir milletin 2000 yıllık mûsikisini “alaturka” diye nasıl tanımlar? Bu ne küstahlık, bu ne haramzâdeliktir? 10 ila 18 yaşlarım arasında 8 yıl bana Italyanca, Latince ve Fransızca hocalığı yapmış olan merhum Prof. Dr. G. Garino (1910—1979) bir gün derste şöyle demişti: “Sevgili çocuklar, şunu hiç unutmayın; kendi değerlerinin farkında olmayan veya bunları küçümseyen milletlerin, başka milletlerin gözünde değeri olmaz.” “Alaturka” sözünün Batılılarca ilk defa ne zaman ve hangi amaçla kullanıldığını da izninizle gelecek yazımızda konuşalım.

Cinuçen TANRIKORUR
Kaynak: Aksiyon, Sayı: 2 – 17.12.1994

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.